*OPEC Toplantısı (2 Haziran)
*ECB Toplantısı (2 Haziran)
*Fed Başkanı Yellen Konuşması (6 Haziran)
*Fed Toplantısı (15 Haziran)
*TCMB Toplantısı (21 Haziran)
*İngiltere Referandumu (23 Haziran)
Merakla beklenen Haziran ayı geldi çattı. 2016 yılının ilk beş ayını yoğun geçiren piyasalar, nefes almadan Haziran ayına doğru yol alacak. Çok net bir şekilde söyleyebiliriz, Fed yine başrolde olacak. 2016 yılının ilk beş ayında, Fed’in egemenliğinde piyasalarda oldukça hareketli günler geçirdik. Ocak-Mart ve Nisan aylarında faiz artışını pas geçen Fed, sözlü yönlendirmeleriyle piyasalarda etkisini hissettirdi. Fed’in yanında, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalarda ikinci sırada yer aldı diyebiliriz. OPEC ve OPEC dışı ülkelerin, petrol üretimini belli bir seviyede dondurma konusunda anlaşmaya varamaması ve bu konunun Haziran ayına ötelenmesi petrol fiyatları üzerinde sert tepkilere neden oldu. Aynı zamanda, petrol fiyatlarındaki zayıf seyrin etkisi ECB ve Fed gibi %2’lik enflasyon hedefi olan ülkelere de bir engel yarattı. Türkiye’de ise 65. Hükümet kurulurken, TCMB’nin sadeleşme adımları atmaya başlaması da Türk Lirası üzerinde hareketliliğe yol açtı. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma ihtimali (Brexit) kaygıları bu karmaşıklığa tuz biber ekti diyebiliriz.
Haziran ayına gelecek olursak, gözler ilk olarak Mario Draghi’de olacak. 2 Haziran 14:45’de Avrupa Merkez Bankası’nın(ECB) faiz kararı açıklanacak ve hemen ardından 15:30’da ise Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’nin konuşması gerçekleşecek. 2016 yılında negatif faiz ve varlık alımlarıyla piyasalarda hüküm süren ECB’den bu ay faiz oranlarında herhangi bir değişiklik beklenmiyor. Geçtiğimiz aylarda yapılan ECB toplantısında, Draghi faiz oranlarında daha fazla indirime gidilmeyebilir ifadesiyle Euro’nun global anlamda güçlenmesine destekleyici olmuştu ancak bu yorumun etkisinin kısa süreli olduğunu izlemiştik. Diğer yandan bilindiği gibi ECB tahvil alımlarını 60 milyar €’dan 80 milyar €’ya yükseltmiş ve artan 20 milyar €’luk ek tahvil alımlarına Haziran ayında başlanacağı açıklanmıştı. Bu tahvillerin çoğu yüksek kredi notuna sahip şirket tahvillerinde gerçekleşecek. Son toplantıdan bu yana Euro bölgesi ekonomisinde kayda değer bir iyileşme olmadığını ancak ılımlı büyümenin korunduğunu da eklemekte fayda var. Draghi açısından bakacak olursak, aslında zor bir toplantı olacak. ECB toplantısından sonra hem Fed hem İngiltere referandumu var. Atılacak adımlar ve yapılacak açıklamalar Draghi’nin bu iki bilinmeyen gündemden ne derecede çekindiğinin de göstergesi olacak.
OPEC toplantısı ise ECB’nin hemen ardından takip edilecek. Nisan ayında, OPEC ve OPEC dışı ülkeler bir araya gelerek petrol üretimini belli bir seviyede dondurma konusunda anlaşmaya varmaya çalıştılar ancak bunu başaramadılar. Özellikle, Suudi Arabistan’ın İran’ın da bu anlaşmaya varması konusunda ısrarcı olması işleri daha da yokuşa sürdü. İran’ın da açıklamalarında, bu anlaşmaya yanaşmayacaklarını yinelemesiyle birlikte petrol fiyatları üzerinde oldukça sert hareketler yaşandı. Nisan ayı toplantısından sonra özellikle İran cephesinden bu anlaşmaya yönelik hiçbir şekilde iyimser açıklamalar gelmedi. Bu nedenle bu ayki toplantının da yine anlaşmaya varılamadan sonuçlanma ihtimalinin yüksek olduğu görülüyor. Bu durum hem petrol üreticilerini rahatsız edeceği gibi petrol ithal eden ülkeler açısından da risk olarak karşımıza çıkabilir. Kısacası, Haziran ayında da yine petrol fiyatlarında sert hareketler izlenecek gibi gözüküyor.
Hiç kuşkusuz Haziran ayının en önemli gündemi “Fed”
15 Haziran’da yapılacak olan Fed toplantısı öncesinde, Fed Başkanı Yellen’ın takviminde iki tane konuşması bulunuyor. İlkini geçtiğimiz hafta gerçekleştirdi ve ABD Dolarının global piyasalarda güçlenmesine neden oldu. İkinci toplantısını ise 6 Haziran günü Philadelphia’da yapması bekleniyor. Öncelikle, geçtiğimiz hafta yapmış olduğu konuşmasında, ABD ekonomisine dair iyimser açıklamalarda bulunurken, Fed’in faiz artışını önümüzdeki dönemlerde yapabilme ihtimalini öne sürdü. Zaten bu ihtimali ortaya koymasıyla, piyasalarda Haziran ve Temmuz ayında faiz artırım beklentilerinin de oranlarında bir önceki haftalara göre artış olduğu dikkat çekmekte. Yellen ikinci konuşmasında da bu söylemlerine benzer ifadeler kullanmayı tercih edecektir çünkü asıl konuşmasını 15 Haziran Fed toplantısına saklamayı düşünüyordur.
15 Haziran günü ise Fed faiz oranlarını değiştirmeyerek önümüzdeki Fed toplantılarına açık kapı bırakacaktır. Son dönemde, ABD ekonomisine yönelik açıklanan verilerin piyasaları tatmin etmesine rağmen Fed’in faiz artırması açısından yeterli görünmüyor. ABD verilerindeki iyimser tablo Haziran ve Temmuz aylarında da sürdürülürse bu durum önümüzdeki süreçte Fed’in elini rahatlatmaya başlayacaktır ve Fed, kademeli bir şekilde faizlerde artırıma gitmeyi düşünecektir. Sadece ABD ekonomik verilerini söylemek yanlış olur, Fed faiz artışı açısından global konjonktürü de göz önünde bulundurmakta. Önümüzde, Brexit kaygıları ve Çin ekonomisine yönelik endişelerin bulunması Fed’in çekimser kalmasına neden olabilir. Bu ihtimalleri göz önünde bulundurursak, Fed için en uygun faiz artışı zamanı Eylül ayı toplantısı olarak değerlendirilebilir.
TCMB’nin yeni başkanı Murat Çetinkaya’nın üçüncü para politikası kurulu toplantısı 21 Haziran günü karşımıza çıkıyor. İlk iki PPK toplantısında, sadeleşme yolunda adım atan ve faiz koridorunun üst bandında faiz indirimlerine giden Merkez Bankası, Haziran ayında biraz dinlenmek isteyebilir. En son Mayıs ayında yapılan toplantıda, karar metnine “küresel oynaklıklarda bir artış” olduğu ifadesini eklemişti. Bu ifadenin eklenmesi, Merkez Bankasının Haziran toplantısında global görünümü izlemeyi tercih etmesini karşımıza çıkarabilir. TCMB, 15 Haziran’daki Fed toplantısını görecek olsa bile temkinli duruşunu korumak isteyecektir. Özellikle, enflasyon görünümünü dikkate alan ve enflasyonda iyileşmenin olması durumunda para politikasında değişikliğe gidebileceğini belirten TCMB, bir süre bekle-gör moduna geçebilir.
Haziran ayını, İngiltere’nin referandumuyla kapatıyor olacağız. İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma durumuyla karşı karşıya kalması, hem İngiltere ekonomisi hem de Sterlin üzerinde baskı yaratmaya devam ediyor. 23 Haziran günü yapılacak olan referandum öncesi yapılan anketler fiyatlamalar üzerinde etkisini gösteriyor. İngiltere’deki bu belirsizlik global anlamda da endişe yaratıyor diyebiliriz. Yakın zamanda, Fed başkanlarının konuşmalarında bile Brexit kaygılarına değinildi ve bu durum sınırlı da olsa ABD ekonomisine zarar bile verebilir ifadeleri kullanıldı. İngiltere’nin AB’den ayrılması İngiltere cephesi açısından hiç kuşkusuz pek hoş olmayacaktır. Ülke ekonomisine yönelik çarkların iyi bir şekilde dönmediği bugünlerde referandumun sonucunun olumsuz olması, ülke ekonomisinin daha da zarar görmesine neden olabilir. İyi senaryoyu düşünürsek, İngiltere’nin AB’den ayrılma ihtimalinin ortadan kalkması hem İngiltere hem de global piyasalarda pozitif bir etki yaratabilir.